ZAMAN GEÇMİŞİ SORGULADIĞINDA…

03.11.2021
(An gelir, zaman geçmişi sorgular. İşte o zaman sen sus, birazda ben ağlayayım…) Sırlarımızın gömüldüğü yer kalbimizin içidir, sesleri beynimizde yankılanırlar!  Yıllar geçse de, kimi zaman hatırlarız unutulamayanları; kimi zamansa onlar kendilerini hatırlatırlar.   Ve bir kez daha karşı, karşıya gelip, baş, başa kaldığımızda onlarla! Sorgularız hayatımızı, geçip giden yıllarımızı, ardımızda kalan onca anıları!   İşte tam o anda içimizi ince bir sızı kaplar, anlatımı olmayan/olamayan, ipincecik bir sızı. Kimisi bizi sımsıcak ısıtan, kimisi ise hatırlandıkça kanımızı donduran…   Ya sonrası? An gelir, insan kendiyle hesaplaşır, pek çok şeyi aynı anda düşünür; pek çok şeyi sorgular! Ömrümüzden geçen onca şeyleri ama vicdanımızın sesiyle, dürüstçe ve içimizden süzülen duyguların feryadıyla..! İnsan denilen varlık nedir ki?  Doğuşundan, ölümüne kadar geçen süreçte; o süreç mi ona yol verir, yol gösterir? Yoksa o mu bu sürece yol gösterip, yaşadıklarıyla o yolu şekillendirir!  Bizim geçen yıllara kattığımız değer nedir? Ya da o değerler manzumesi mi bize yaşanacak yılları verir? Bilemeyiz ki!  Doğuşumuz sonrasında bizi bekleyen yaşam nedir?  Hayatımız nasıl şekillenecektir?  Neye kader denecek?  Kaderimizi hangi olaylar belirleyip, bu kadere kimler nasıl hükmedecektir? Aslında bu sorular yumağına verilen cevaplardır bizi, biz yapan. O cevaplar ki, hayatımızın gerçekleridir… İlk nefesi ana rahmine düştüğümüzde alır, son nefesimizi yanımızda ise hayat arkadaşımızın, ya da çocuklarımızın kucağında, ya da bir başımıza veririz! O bilinmez sona asla hükmedemeyiz… İlk ve son nefes arasında geçen zamana, sayısını bilemeyeceğimiz, bilinmeyen nice yıllar sığar.  Alınıp verilen her nefes, hayatın canlılığını taşır. O canlılıktır ki, adına sağlık deriz; her ayrılışın, her vedanın sonuna; 'sağlıklı günler' cümleciğini de ekleriz…  İlk nefesle başlar hayatı tanımak ve sonrasında ki 'hayat mücadelesine' hazırlanmak. Öylesine çabuk geçer ki yıllar!  Önce çocukluğun, sonrasında ise gençliğin kalır ardında.  Eğer şanslı isen, her iki yaşam dönemin güzelliklerle doludur. Annen, baban ve tüm sevdiklerin bu süreçte hep senin yanında, desteğinde olur. Kimimiz ise bu desteği, bu şansı bulamayız ardımızda!  Çünkü o desteği verecek olan sevdiklerimiz, en yakınlarımız hiç beklemediğimiz bir anda ayrılınca aramızdan; ne yazık ki, birlikte yaşayacağımız o güzel günlere erken veda ederiz… Kimilerimiz, kendini aile ortamının uzağında bir hayatının içinde bulur! Artık hayatın gerçekleri; kimi zaman annen, kimi zamansa baban olur…  Böylesine bir yaşamın içinde kalan çoğu gecelerde; bakışını, bakışlarını gecenin zifirine çevirirsin. Yalnızlığın en büyük dostun, hayallerin ise bu dostluğa anlam katan arkadaşlarındır artık! Gökyüzü bazen ışıl, ışıl; bazen de kopkoyudur. Tam karşındaki bu hasret manzarasına bakarsın derinden, derine; iç geçirirsin onca özlemin yarattığın düşler ülkesinde!  İşte tam o anda parıldayan yıldızlar kaybolur; hasretliklerin kapılarıysa birer, birer yüzüne kapanır; özlemlerinle birlikte yok olur… Hayaller dünyasından, döndüğümüzde gerçekler mekânına; Yılların yorgunluğu, onca ıssız ve yalnız gecelerin asudeliği ile yaşanmış, ya da yaşatılmış ne varsa o kalır ardında ki anılar yumağında... Herkesin bir kusuru vardır; kimimiz ruhunda, kimimiz ise sırtında taşır!  Önemli olan; vicdanımızın sesini duymak, onu yalnız bırakmamaktır… Ve veda zamanı geldiğinde tüm sevdiklerimize, yaşanmışlıkları ve yaşatılmışlıklarıyla ardımızda kalan bu yalan dünyaya…             İşte o an gelir; "Zaman, Geçmişi Sorgular" Gönül susar, göz görmez. Tüm düşlerin sonlanmış, ardında sadece gerçekler kalmıştır. Şimdi sadece, 'Yüce Yaratana' verilecek cevapların sesi duyulacaktır…           "Eğer bir gün, büyük bir derdin olursa; benim büyük bir derdim var deme! Derdine dönüp, benim büyük bir Rabbim var de…           Hoş kal, Hoşça kal ömrüm.         "Baki kalan bu kubbede bir hoş sada…"
"Yaşantı" Diğer Yazılar