10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (66)

14.04.2024
...Dünden devam


Çatanalar:
Haliç'teki yük indirme-bindirme iskelelerine ve tersanelere malzeme götüren basık ve tek katlı, arkalarına yük taşımları için ardı ardına mavnalar bağlanmış, tren katarı gibi ilerleyen ilginç bir taşıma sistemi vardı. Mavnaları çeken bu ufak gemiye 'Çatana' denirdi.
İnce ve uzun bacaları olan bu çatanalar, Unkapanı ve Galata Köprülerinin altından geçerlerken, bacaları tam ortalarından çelik bir tel vasıtasıyla çekilir ve baca yaklaşık 75 derece kadar kırılarak arkaya yatardı. Köprünün altından geçtikten sonra makara gevşetilir ve baca yerine otururdu…
Muşamba:
Halıfleks, ya da yer karolarının yaygınlaşmadığı o dönemde; evlerin odalarının, mutfaklarının ve hatta tuvaletlerinin zemini muşamba ile kaplanırdı! Çoğunlukla, kahverengi, ya da gri renklerin hâkim olduğu bu yer kaplama materyallerinin üzerinde birbirini tekrarlayan grafik desenler olurdu. En çok tutulan desen ise potükare adı verilen iki rengin çaprazlamasına uygulandığı küçük kare şekillerdi.
Muşambalar odaların zeminleri tahta olduğu için, bir süre sonra tahtaların deformasyonuna ayak uydurur ve altındaki tahtanın girintili, çıkıntılı halini almaya başlardı. Üst kısımları oldukça kaygan olan muşambalar, üzerleri silinip parlatıldığı zaman, üzerinde çorapla basılmasını asla affetmezlerdi! Yıpranan, ya da yırtılan kısımlarına, daha önceden yedeklenen muşamba parçalarıyla uygun şekilde yama yapılırdı…
At Arabalı Zerzevatçılar (sebze, meyve ve yeşillik satıcıları):
Benim de çocukluk anılarımın arasında önemli bir yer tutan bu satıcıların, mevsimine gör satmış oldukları çeşit, çeşit sebze; meyve ve yeşillikten ziyade ben satıcıların kullanmış oldukları arabaları çeken atları seyrederdim. Kışın soğuğunda, yazın sıcağında onca ağır yükün altına giren atlara çok üzülür; bizim mahalleye gelen arabalı satıcıların atlarına meyve, şeker parçaları vererek, sanki onların gönlünü alırdım.
Çocukluk işte ama bunun yanı sıra arabalar dolusu meyve ve sebzelerin o taptaze görüntüsü de beni hep cezbeder; yalvarışlarımı kıramayan anneciğimin, her meyve çeşidinden alışını heyecanla ve iştahla beklerdim…
Ay – Yıldızlı Direkler:
Ana caddeleri aydınlatmak için kullanılan siyah metal elektrik direklerinin tepelerinde, uçları yukarı doğru dönük bir hilalin içine oturtulmuş tek bir yıldızdan oluşan âlemler vardı. Şehrin değişmez mobilyaları olan bu direkler, 1980'lerde teker, teker kaldırılarak yerlerine beton düz direkler dikildi…
Bagajı Üzerinde Otobüsler:
Şehirlerarası çalışan o dönemin otobüslerinde, şimdikilerde olduğu gibi karoserleri hizasında derin bagajları yoktu. Taşınacak eşya ve bavullar, otobüslerin üzerinde sabitlenmiş metal iskeletli yüklüklere konularak sıkıca bağlanırdı. Yolculuk arasında inecek olan yolcuların eşyalarının otobüsün üzerinden alınması epeyce zaman alırdı…
Bonmarşeler:
60'lı yıllarda İstanbul'un alışveriş merkezleri olan Sirkeci, Sultanhamam, Karaköy, Beyoğlu ve Şişlide yaygın olarak bulunan ve adına Bonmarşe denilen mağazalar çok revaçtaydı. Bu mağazalar, birkaç katlı binanın tümünü kaplar ve her katında; Giyim-kuşam, hediyelik eşya, ev eşyaları gibi farklı ürünler satılırdı.
Mesela 1965 yılında taşındığımız Bakırköy'de ki, 'Bakırköy Bonmarşe'yi' çok iyi hatırlıyorum. Her katında farklı, farklı ürünler satılan önemli bir alışveriş merkeziydi…
(Şimdilerde neredeyse adım başı rastladığımız 'AVM'leriyle', o dönemin 'Bonmarşelerini' mukayese ettiğimizde; yarım asır öncesinin bu alışveriş merkezlerinde satışa sunulan eşya markaları; bu gün olduğu gibi henüz yabancı markaların, eşyaların, giysilerin ve hatta yiyeceklerin istilasına uğramamıştı, genelde tamamına yakını yerli malıydı. Çünkü o yıllar, ülkemiz kendi ayakları üzerinde durabilmeyi milli sanayi üretiminde görüyordu…)


Devam edecek...
"Siyaset" Diğer Yazılar