Önce Vatan (12) Şehit analarına bir mektup

18.06.2021
İşte o cesur yüreklerin, böylesine yüce duygularla yoğrulmuş elleri kınalı evlatlarımızın; kahramanlıklarına tercüman olmak adına kaleme aldığım o mektup:                                                                     ŞEHİT ANALARINA BİR MEKTUP:   ‘’ Ben aklına düştüğümde sakın ağlama anam. Bak, ben buradayım. Canımdan aziz bellediğim, şanlı bayrağımızın gölgesindeyim…’’  ‘’Canım anam, ben kınalı kuzun Mehmetçik…  20 yaşındaki gençlik kanımla, bedenimle ödediğim vatan borcumu, senin ak sütün gibi helal olan toprak ananın koynundan, vatanımdan sesleniyorum sana:   Canım anam, neler oluyor Türkiye’mde? Nedir bu son yaşananlar ülkemde? Ben bilmem, demokrasidir denerek söylenen kimi dönüşümleri, açılımları!   Affetmem sınır kapılarımızda davul zurnalarla o hainleri karşılayanları, bana kurşun atan o elleri sıkılanları!   Ben sadece seni hatırlarım anam;   Sana yazdığım mektupları,   Helallik istediğim o son konuşmamızı…   İlk nefesim sen olmuştun;   Hayata ilk bakışımdı,   Kollarının arasına aldığın o an…   Ama o hain kurşun beni bulduğunda;  Sen yoktun anacığım,    Ne sen vardın,   Ne de o sıcacık nefesin.   O anda,   Sadece bedenimden boşalan kanın sıcaklığını hissettim.  Hatırlar mısın?  Kışlaya hareketimden önce ki geceyi!  Dualarla kınalar yakmıştın elime;    Yüce Rabbimin Şehit’lik katına gideyim diye.   Bak, duaların kabul oldu sil gözlerinin yaşını,   Memnun etme bana kıyan o satılmışları.  O gecenin öncesiydi!   Vasiyetimdir demiş;   Duygularımı dökmüştüm cümlelere…   Okundukça;   Anlaşılsın,  Şehit’lik ne demektir? Diye:           ‘’Olur ya!            Bir çatışmada ölürsem,           Arkamdan yas tutmayın.           Bırakın, toprağımda rahat içinde yatayım.           Bedenimden komandomu çıkarmayın,           Onlar benim gururumdur.           Botlarımı çıkarmayın,           Onlar nice yollar aşacak,           Şehit olursam sırat köprüsünden geçecek.           Elimden tüfeğimi almayın          O benim namusumdur,           Ölünce; mezarıma sembol olacak.           Yara’mın kanını silmeyin,           Ahirette hesabı sorulacak.           Göğsümden kör kurşunu çıkarmayın           O benim madalyam olacak…’’                             ( Jandarma Komando Onbaşı Şehit Zekeriya Doğan, 12 Aralık 1993 -  Üzümlü Karakolu)  Anacığım;  Senin o güzel kalbinden yükselen acılı feryatları duyamam artık. Ama bilirim ki, benim milletim yücedir. Şehidi’ni canından aziz bilir. Yurt bellediği bu topraklarda, gözü gibi saklar.   Al Sancağımın gölgesinde taşına, toprağına, kanımla, bedenimle kök saldığım bu Gazi Vatan’a sahip çıkar.  Sil gözyaşlarını anam;  Canım anam, dualarınla an beni.   Aklına düştüğüm an; unutma çevir başını ona bak!  Ben kanımla renklenen Şanlı Bayrağımızdayım,   İşte tam orada,  Yüreğinin tam ortasındayım…’’  Sesleri duyulur yurdumun her yanından, ellerinde Al Bayraklarıyla, gözleri yaşlı analar;   Yürekleri yanık, feryatları hançerelerini yırtıyor!   Evlat acısı kolay mı?   Ateş hep onların yüreğini yakıyor.   ‘’Şehidim; aslanımdı, yiğidimdi, o benim biricik kuzumdu’’ diye, sesleniyorlar duyması gerekenlere…   Ama ne çare!   Duyulmuyor o sesler; sanki hiç söylenmemişçesine!   Onlar vermese de cevabı!   Yer küre sarsılıyor aniden;   Cevabı geliyor:  Çanakkale’den,   Dumlupınar’dan,   Sakarya’dan,   Akdeniz’den.   Haykırıyor şehitlerimiz tarihin derinliklerinden: ‘’Bizleri toprak oldu sanmayın, yaşıyoruz tüm heybetimizle; kanlarımızla renklenen Ay Yıldızlı Bayrağımızla birlikte. Özgürce dalgalanıyoruz ufuklarımızda. Türbedarıyız aziz vatanımızın. Bu görevimiz sonsuzluğa değin sürse de…’’ 
"Siyaset" Diğer Yazılar